Otobiyografi Örnekleri [Uzun ve Kısa Örnekler] Özellikleri Nelerdir?

Mustafa İyitütüncü
Google News Abone Ol Butonu
Mustafa İyitütüncü 42 5 4
16 dk. okuma süresi
- Reklam -

Değerli arkadaşlar bu makalemizde, insan hayatlarının derinliklerine inerek otobiyografi türünü tüm yönleriyle ele alacağız. Otobiyografiler, yazarlarının kişisel deneyimlerini, düşüncelerini ve duygularını samimi bir dille okuyucularla buluşturur. Yazımızda, hem uzun hem de kısa olarak hazırladığımız örnek otobiyografileri paylaşacak ve bu özel yazım türünün inceliklerini sizlere sunacağız. Hazırsanız, hayat hikayelerinin büyülü dünyasına adım atalım!

Otobiyografi Örnekleri 

Örnek 1: 

Adım Selçuk. 1978 yılında Kars’ın Sarıkamış ilçesine bağlı İstasyon Mahallesi’nde dünyaya geldim. Babam, Sarıkamış şehitlerinden Mümtaz Efendi’nin oğlu Zahit. Annem ise, yine Sarıkamış şehitlerinden Fazıl Bey’in kızı Asmin. İki şehit çocuğu anne ve babanın oğlu olarak Dünya’ya gelmek ve aynı zamanda bu şerefle büyümek, benim için hangi yönden bakarsanız bakın hep onur olmuştur.

Babam, ben henüz 17 yaşında iken aşırı sigara kullanımından dolayı akciğer iflası ile mücadele ettiği sırada gece 1’de hayata elveda dedi ve bizi bıraktı. Annem ise babamın bu durumu karşısında içerisinde bulunduğu bunalım neticesinde kalp krizi geçirerek hayatını yatakta geçirmek zorunda kaldı. Bu yüzden annem ile ilgilenmek ve ona babamın yokluğunu hissettirmemek için elimden geleni yapıyorum.

18 yaşımda Harran Üniversitesi Makine Bölümü’nü kazandım. Ama annemin bu durumundan dolayı Kars Kafkas Üniversitesi için 1 yıl daha sınava hazırlandım. Bu sefer olmuştu. Ve Kafkas Üniversitesi Muhasebe Bölümü’nü kazandım ve 4 yıllık tempolu bir maraton sonrasında bölümümü fakülte 2.si olarak bitirdim.

Kafkas Üniversitesi İktisat Bölümü’nde yüksek lisansı 2 yılda bitirerek Araştırma Görevlisi olarak aynı sene göreve başladım. Burada birkaç yıl devam ettikten sonra Zuhal adından bir meslektaşımla tanıştık ve 1 yıl tanışma sürecinden sonra evlendik. Şu an 2 kızım var ve çok mutluyuz.

İngilizce ve Almanca dillerine hakimim. En sevdiğim sporlar ise yüzme ve tekvando. Kitap okumayı hiç ihmal etmem. Bir kitabımı piyasaya sürdüm ve şu an serinin ikinci kitabı için kollarımı sıvadım. Onlarca makalem ve uluslar arası konferansım var. İleride Profesör olarak başta anneme ve memleketime olmak üzere ülkeme iyi bir insan olarak hizmet etmeye devam etmek isterim.

Örnek 2: 

Adım Hasan Kaya. 1994 yılında Ankara’da dünyaya geldim. 24 yaşındayım, boyum 1.92 kilom 89 kg’dır. Babamın adı Ali, annemin adı Tuğçe’dir. Babam avukat, Annem’de avukat. Aslında bakıldığında çok eğlenceli hayatımız olduğunu söyleyebilirim.

Annem ve Babam Hacettepe’den mezunlar bir birlerini görmüşler tanışmışlar ve aşık olmuşlar ve evlenmişler. Bende azmettim Hacettep hukuku kazandım ve bitirdim, şu anda avukatım aynı büroda birlikte çalışmaktayız. Ne eğlence değil mi? Herkes oldukça ciddi olduğunu düşünebilirsiniz ama biz çok eğleniyoruz.

Spor yapmayı, kitap okumayı, yüzmeyi ve koşmayı severim. En çok sevdiğim yemekler lahmacun, yuvarlama, patates kızartması, kebap, ekşili köfte ve kabaklama’dır. Hobilerim ise paraşüte binmek, araba ile hız yapmak, dağa tırmanmak ve top oynamak. Fobilerim ise görmediklerimden korkarım, asansöre binmek.

Benim şu anda 1 kedim, 1 de muhabbet kuşum var. Kedimin adı Abaküs, kuşumun adı Babayiğit’tir. Aslan ve kartalları da severim. En sevdiğim müzik türü pop ve Slow türü müziktir. En büyük idealim başarılı bir hakim olmaktır.

Örnek 3:

Adım Aysel Taç. 1999 yılında Bursa’da dünyaya geldim. 19 yaşındayım, boyum 1.62 kilom 55 kg’dır. Babamın adı Ahmet Abdullah, annemin adı Meral’dır. Babam doktor, Annem’de ev hanımıdır. Annem ve Babam görücü usulü ile evlenmişler. Çok mutlular. Ben şu anda üniversite sınavlarına hazırlanıyorum, babam gibi başarılı bir doktor olmak istiyorum.

Müzik dinlemeyi, dergi okumayı, yürüyüşü ve bisiklete binmeyi severim. En çok sevdiğim yemekler salata, imam bayıldı, patates kızartması, patlıcan kebabı, ekşili ufak köfte’dir. Hobilerim ise trene binmek, ata binmek, tırmanmak ve tenis oynamak. Fobilerim ise yükseklik korkum olması.

Benim şu anda 1 köpeğim, çok sayıda balıklarım var. Köpeğimin adı Paraşüt’tür. Timsah ve kanaryaları da severim. En sevdiğim müzik türü hip pop ve Slow türü müziktir. En büyük idealim başarılı bir doktor. olmaktır.

Aziz Nesin: Böyle Gelmiş Böyle Gitmez adlı otobiyografisinde harika bir örnek ortaya koyar. Aynı şekilde Halit Ziya Uşaklıgil: Kırk Yıl adlı otobiyografisinde harika bir anı-otobiyografi tarzı bir eseri edebiyatımıza kazandırmıştır. Ve tabii ki bu noktada Suyu Arayan Adam otobiyografisinde harika bir örnek ortaya koyan Şevket Süreyya Aydemiri de unutmamak gerekir.

Otobiyografi Nedir?

Kimi zaman toplumda haklı üne kavuşmuş kişiler, kendi hayatlarını kendilerinin kaleme aldığı yapıtlarda dile getirmeyi daha uygun görür.

İşte yazarın kendi hayatını kendisinin kaleme almasına Otobiyografi denir. Otobiyografide yazının sade ve anlaşılır olması beklenmesine rağmen, yazarın Edebiyat yazarı olmamasından dolayı buna dikkat edemeyebileceği de unutulmamalıdır.

Biyografi Nedir?

Yaşam öyküsü ya da yaşam hikayesi olarak da bilinen Biyografi; Sanat, bilim, teknoloji, din, felsefe, iktisat ve daha birçok alanda haklı üne kavuşmuş tanınan kişilerin hayatlarından alıntı yapmaya ve bu alıntıları kitap ya da farklı medya araçlarında sunmaya denir.

- Reklam -

Biyografide amaç, bahsi geçen kişi ya da kişilerin merak edilen yönlerine temas etmek ve tarafsız bir dille bunları kaleme almaktır. Biyografide kullanılan dil yalın olmalı ve herhangi bir taraflı görüşe yer verilmemelidir.

Otobiyografi Özellikleri Nelerdir?

Kişi kendi adına bir hayat öyküsü yazacağı için her ne kadar yalın ve sade bir dil beklentisi olsa da buna uymayabilir. Çünkü bu yazar bir edebiyat yazarı değildir. Dolayısı ile buna dikkat etmesi gerekse de zorunlu değildir.

Düşünsel planla yazılan otobiyografinin en önemli özelliği kronolojik sıra ile gitmesidir. Yazıları her ne kadar kendince yazıyor olsa da eleştiri ve övgüden kaçınması gerekir. Ve doğal olarak abartılara da pek yer vermemesi beklenir.

otobiyografi örnekleri

Biyografinin Özellikleri Nelerdir?

Biyografide, yazar ünlü birini anlatırken o kişinin yakın akrabaları, tanıdıkları ya da günlükleri ışığında kanıt göstererek yazı yazar. Ve burada kendi düşüncelerine yer vermekten kaçınır!

Biyografiye konu olan kişinin hayatının tüm yönlerine temas edilir. Ve eğer mümkünse bunu bir kronolojiye göre yazar. Yani tarihe göre yazmaya başlar ve o şekilde eğer ölmüş ise ölümüne kadar gider. Ama arada farklı yıllardan ileriye yönelik ya da geriye dönük alıntılar yapabilir.

Aşırıya kaçan övgü ya da eleştirilerden olabildiğince uzak durulmalıdır. Ve ayrıca herkesin anlayabileceği bir dil ile yalın bir şekilde yazılar oluşturulmalıdır.

Yazar bu noktada biyografide gerçekçi ve tarafsız davranmalıdır. Aksi durumda bu bir biyografiden öte eleştiri yazısı olacaktır.

Biyografi Örnekleri

Ali Şiir Nevai: Mecalisü’n Nefais adından önemli bir biyografi yazmıştır. Buna takiben, Sehi Bey: Heşt Behişt adından 8’lik tadında bir biyografiyi yayınlama kararı almıştır. Ve tabii ki; Latifi: Latifi Tezkresi de bu noktada temas edilmesi gereken bir diğer biyografidir.

Biyografi Örnekleri

otobiyografi örnekleri

- Reklam -

Örnek 1:

Fahreddin Paşa 1868-1948

Çöl Kaplanı, Türk Kaplanı, Medine Kahramanı

Asker, Türk Diplomat

Mondros Mütarekesi’nden sonra asla teslim olmamış, Şanlı Medine’yi 72 gün üst düzey bir şekilde  savunan Türk kumandanıdır.

1868 yılında Bulgaristan’ın Rusçuk şehrinde doğdu. 93 Harbi’nden sonra ailesiyle birlikte gelerek İstanbul’a yerleşti. Harp Akademisini ve Harp Okulunu bitirdikten hemen sonra 1891’de kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı ordusuna katıldı.

Daha sonra Balkan Savaşında, Çatalca savunmasında ve Edirne’nin geri alınışında başarılı bir şekilde görev aldı. 1.Dünya Savaşı başladığı sırada 4. Ordu’ya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul’da bulunuyordu. 1915 yılında Büyük Komutan 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi.

Bu alanda iken hem tehcire tabi tutulan Ermenileri yerleştirmesi ile uğraştı bu arada Musadağı, Haçin, Urfa, Zeytun’daki Ermeni isyanlarını bastırdı. 1916 senesinde 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine’deki Hicaz Kuvve-i Şeferiyesi komutanlığına atandı.

İngilizlerin büyük desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin ordusuna karşı, zor ve kısıtlı imkanlara rağmen yaptığı Medine’nin Savunması büyük takdir topladı.

Büyük komutan Fahrettin Paşa, bir yandan Medine’nin geleceğini düşünürken, diğer yandan gıda sıkıntısına karşı çözüm yolları aradı.

Hicaz Demiryolu’nun Medine’ye yakın istasyonlarının düşman eline geçmesi sebebiyle, şehire erzak ve yiyecek yardımı girişinin kesilmesi ve isyancıların Medine Kalesi’ni ele geçirmeye yönelik hareket etmesi üzerine, direnişin en zor günleri başlamıştı.

Medine açlıkla boğuşurken çok enteresan bir olay yaşanır. Şehir çekirgeler tarafından istila edilmiştir. Herkes bu durumu endişe ve korku  ile karşılarken Fahrettin Paşa, askerlerini bir araya toplayarak; Peygamber Efendimiz (s.a.v) döneminde de Hicaz’da çekirge  istilasının yaşandığını söyledi.

Sahabenin çekirge yediğini söyleyerek durumu müthiş bir fırsata dönüştürmek istemiştir.

Komutan askerlerine, Hz. Peygamber’in “İki ölünün ve iki kanlının yenmesi bize helal oldu.” şeklindeki hadisini söyleyen; “iki ölü balık ve çekirge, iki kanlı dalak ve karaciğerdir.” diyen Fahrettin Paşa, çekirge yemenin sünnet olduğunun çok önemle ifade eden askerlerini buna empoze için şu belgeye yayınlamıştır: “Çekirgenin serçe kuşundan ne farkı var? Uçar, yeşilliklerle beslenir, temiz ve taze olan yiyecekleri yer.

Asir, Yemen ve Hicaz Araplarının başlıca gıdası çekirge olmuştur. Bedeviler çeviklik ve sağlamlıklarını çekirgelere borçludurlar. Hekimlerimiz de çekirgenin şifa verici ve besleyici olduğunu söylemişlerdir.” diyerek Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) kabrini düşmana teslim etmemek için, yaşadıkları bu zorluklar karşısında Allah’ın kendilerine bir lütufta bulunduğunu dile getirmiştir.

Fahrettin Paşa’nın bu anlatımlarıyla askerimiz kavurma niyetine çekirge yemiş, ekmek yapmış, çekirge unundan ve çekirge kurusunu da çerez gibi yiyerek bir süre bu şekilde beslenmiştir.

Medine Kuşatması’ndan sonra savaş esiri olarak önce,27 Ocak 1919 yılında daha sonra da 5 Ağustos 1919 tarihinde Malta’ya sürgün edildi.

Daha sonra sürgün sırasında, savaş suçlularını yargılamak üzere İtilaf Devletleri tarafından İstanbul’da kurulan, Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi ismi verilen mahkemece ölüme mahkum edildi. Fakat Ankara Hükümeti’nin büyük çabasıyla  8 Nisan 1921 tarihinde Malta’dan kurtulduktan sonra Eylül 1921 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı’na dahil olmak üzere Ankara’ya geldi.

Başkomutan Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney Cephesi’nde Fransız Ordusu’na karşı savaşan Türk Kuvvetlerini birleştirmek ile görevlendirildi.

Fransızlarla Ankara Antlaşması’nın imzalanmasıyla Güneyde savaş sona erince 9 Kasım 1921 tarihinde, TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliği’ne atandı. Türk-Afgan dostluğun da gelişmesinde çok önemli katkısı oldu.

1936 yılında Ferik Korgeneral Rütbesi ile ordudan emekli oldu. 22 Kasım 1948 tarihinde bir tren yolculuğu sırasında ise Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat etti. Büyük komutanın Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığına defnedildi.

Biyografi İle Otobiyografi Arasında ki Fark Nedir?

Biyografide yazar bir başkasının yani bir ünlünün hayatını anlatırken; Otobiyografide ise bizzat kendi hayatını anlatır.

Biyografide sade ve anlaşılır bir yapıt beklenirken, Otobiyografide bu olmayabilir.

Biyografide nesnel anlatım kullanılırken; Otobiyografide öznel anlatım kullanılır.

Biyografide olaylar ve anılar anlatılırken belgeler ve tanıklardan yardım alınırken; Otobiyografide herhangi bir belge ya da başka bir kişiden alıntı yapmasına gerek yoktur. Çünkü burada yazarın kendi belleği yeterlidir.

[yazi ilgili_yazi_id=”8512″]

- Reklam -
Paylaş
5
Scott AjansScott Ajans tarafından ❤️ ile tasarlanmıştır